28 Ocak 2015 Çarşamba

Tanrısız Ahlak



Ahlak:İnsanların gerek yaşam ilgileri gerek metafizik bağlanımları gerekse değer yönelimleri bakımından kendisine göre yaşamakla yükümlü olduklarını duyumsadıkları temelli dünya görüşü;saltık anlamda iyi olduğu düşünülen bir yaşam görüşünde yapılanıp yerleşiklik kazanan, gelenekler ile görenekler yoluyla taşınan, yazılı olmayan davranış kurallarıdır. (Abdülbaki Güçlü-Erkan Uzun-Serkan Uzun-Ü.Hüsrev Yolsal _Felsefe Sözlüğü)





Tanımının için de pozitif değer, saltık iyilik barındıran bir olgunun insan eliyle ; bir değere yüklenip (tanrı ahlakı, din ahlakı vs) daha sonra o değersiz varlığından söz edilemeyeceğinden bahsetmek demek oldukça sürrealist bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. ‘ahlak’ tek başına tamamıyla olumlu bir olgudur. İnsanın doğal durumunda ki halinde bile ahlaklılığının sonucu oldukça verimli bir halken, dini yoksunluk , dini inançsızlık gösteren bir bireyin(ateist) nasıl ahlaksızlığından söz edildiğini anlamak mümkün değil. Ahlaklılık, ahlaklı insan kavramlarının, dini inançla doğru orantılı olmadığına bu kısacık ve küçücük bilgi birikimimle eminim diyebilirim.






George H.W Bush ve bir gazetecinin röportajından ufak bir kesit(walter sinnott-armstrong_tanrısız ahlak):

S:Herhalde , ateist olan Amerikalıların eşit vatandaşlığı ve vatanseverliğini kabul ediyorsunuzdur?

Bush:Hayır, ateistlerin vatandaştan sayılmaları gerektiğini düşünmediğim gibi,vatansever sayılmaları gerektiğine de inanmıyorum. Tanrı gözetiminde bir ulusuz biz.



İnançlı bir insanın, üstelik o kadar ahlaklı ki ülkenin en iyi konumuna layık görülmüş bir insanın; sadece inançsız olan insanları yok sayıp, küçük düşürmesi söz konusudur. Bu nokta da çok spesifik bağlamda bakarsak ahlaksızlığın , bu bireyde mi aranması daha doğrudur? Yoksa yaşama hakkı kadar gerekli olan dini inanç özgürlüğünü kullanıp ateist olmayı seçen bireyde mi?









Ateizm: Ağırlığını doğrudan ya da dolaylı yollarla kişinin bütün bir yaşantısında gösteren, Tanrı’nın varolmadığına kesin bir kararlılıkla duyulan inanç.

Tanrıcılık(teizm): En genel anlamda, evreni çekip çeviren bir Tanrı’nın varlığına inanma. Dünyayı yaratıp yöneten, iğneden ipliğe varolan her şeyin yazgısını yazan, insanlara vahiy yoluyla doğru yolu gösteren, us’a ve istenç’e sahip olan bir Tanrı’nın varolduğunu kabul eden bir görüş.(Abdülbaki Güçlü-Erkan Uzun-Serkan Uzun-Ü.Hüsrev Yolsal_Felsefe Sözlüğü)





En temel de birbirlerinden zıt olan bu iki inanç türü. Oldukça çatışma halinde iki topluluk yaratmıştır. Ateist bireylerin ahlaklılığı her zaman tartışmaya açık bırakılmıştır. Teist bireylerin ahlaklılığı ise asla tartışma konusu haline bile getirilmemektedir. Çünkü onlar ahlaklı Tanrılarına karşı inançlarını asla ve asla yitirmediler. Ateist bireylerin her zaman vicdani temelde aslında bir Tanrı inancı beslediklerini ama bunu reddetme eğiliminde oldukları söylenir. Ateist inançların da asla samimi olmadıkları söylenir. Ancak ; rasyonalist düzlemde bakarsak, teist olan bireylerin samimiyetinden şüphe duymak daha mümkün olacaktır. Ateist birey duyumsayamadığı bir şeyin yokluğundan bahsederken, teist birey duyumsayamadığı bir şeyin varlığından bahsedip , kendi ve evrenin yaratımının da ona ait olduğunu iddia edip,doğruluğu konusunda ısrarcı olmakta ve buna yürekten inanmaktadır. Elbette yardımcı olan inanmaya ittirici sebepler var ancak bilimsel bir gerçekliği söz konusu dahi değildir. Bu yüzden duyumsanmayan bir varlığın varlığına samimiyetle inanıyorum diyen bir bireyin spesifik olarak, rasyonel düzlemde samimiyetinden asla emin olamayız.

‘Kimseyi ikna edemeyeceksin ve her iki tarafı da kızdıracaksın’ diye uyarıyor dostlarım. Bu benim tecrübelerimden kaynaklanmıyor. ‘Tanrı öldüyse, her şey mübahtır’ varsayımı konusunda insanların sadece iki seçenekleri var : Ya (a) Tanrı’ya inanmak ve bir dine mensup olmak ya da (b) Kendilerinin ve dostlarının ahlaken iyi olmadıklarını ve kendilerine zarar verenlerin ahlaken kötü olduklarını;çünkü hiçbir şeyin gerçekten ahlaken iyi veya kötü, doğu veya yanlış olmadığını kabul etmek zorundalar. Çoğu kimse bir üçüncü seçeneği arzulamaktadır;bunun nedenini anlamak kolay. Tanrı’ya inansalar bile, herhangi bir Tanrı’ya ya da kendi inandıkları Tanrı’ya inanmayan arkadaşlarıyla paylaşabilecekleri bir ahlak istiyorlar hala. Ahlakın kapsamına ilişkin bazı görüşleri bir kenara attığımızda,dostlukların,toplumların ve ülkelerin nasıl ayakta kalacağını tahmin etmek zordur. (Walter Sinnott-Armstrong_Tanrısız Ahlak)





Din her zaman ayrıştırır, din her zaman bireyi diğerinden öteki yapar. Din her zaman ya da çoğu zaman savaştır. ‘Müslüman’ ile ‘hristiyan’ ın çatısını ayırır,ibadet yerini ayırır. Müslüman’ı mezheplere böler aynı dini inancı ayırır. Bu temel de ise insan birlikteliğini önler. Barışı keser; dinin kardeşlik teması rasyonel bakış açısında yerle bir olur. Ancak ; ortak ahlak, ortak doğru; ciddi bir şekilde birliktelik ve beraberlik sağlar. Çünkü, ‘inanç’ın kuvvetli olması için sadece metafiziksel bir kavrama yüklü olması gerekmiyor. ‘inanç’ , ahlak çerçevesinde toplandıysa da aynı kuvveti ve bağnazlığı sergileyebilir. (bağnazlık:ahlaka duyulan inancın abartı ancak pozitif bağımlılığı,olarak kullanılmıştır.)













Akıl:En genel anlamda düşünüp yargılama gücüdür. Doğru olanı yanlış olandan ayırma yetisi ya da doğru yargılama yeteneği olarak insanda varolduğu varsayılan ‘yargı gücü’; bir düşüncenin ya da eylemin bir amacı uydurulmasında kullanılan, genellikle insanın ayırt edici özelliği olarak kabul edilse de zaman zaman daha aşağı hayvanlara da atfedilen ‘düşünsel güç’;düşünme sürecinde insanın yol gösterici ilkesi olarak olaylar,olgular,görüngüler,kavramlar,yani tüm olup bitenler arasında ilişkiler kurma yeteneği , bu ilişkileri algılayıp anlama ya da kavrayıp düşünme yetisi.(Abdülbaki Güçlü-Erkan Uzun-Serkan Uzun-Ü.Hüsrev Yolsal_Felsefe Sözlüğü)



İnanç:Bir kişiye, bir şeye, Tanrı’ya, herhangi bir öğretiye ya da görüşe duyulan bir bağlılıktır. İnanç kanıta dayalı olmayabilir.(www.vikipedi.com)



Din: "Din üyelerine bir bağlılık amacı, bireylerin eylemlerinin kişisel ve sosyal sonuçlarını yargılayabilecekleri bir davranış kuralları bütünü ve bireylerin gruplarını ve evreni bağlayabilecekleri (açıklayabilecekleri) bir düşünce çerçevesi veren bir düşünce, his ve eylem sistemidir." "Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet" ve "Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan, sağlayan düzen" diye tanımlanır. (www.vikipedi.com)







Bu ele aldığım üç kavramdan ‘akıl’ tek başına insanın ihtiyacı olan her şeye ulaşmasını ve elde etmesini er ya da geç mümkün kılacaktır. ‘Akıl’ insanın dünya üzerinde ki diğer canlılardan üstünlüğünün kanıtı olan nesnelliktir. İnanç; aklı köreltip, kanıt gözetmeksizin eğilim beklemektedir. Aklını kullanan her birey salt düzlemde asla inancın kölesi olmayacaktır. Ama akıl vasfı körelip yukarıda tanımlanan ‘din’ çatısı altında ‘inanç’ a boyun eğip; akıl yetisinin gerektirisi olan sorgulamayı, düşünüp yargılama gücü törpülenirse, akıl bir afyon tarafından uyuşturulur ve insan bilinci farkına bile varmayabilir. O yüzden asla dini düşünürken insani olan yargılama gücünü asla bir kenara bırakmadan konuları analiz etmeye çalışmak gerekir.





‘Hiç bir Tanrı hiç bir düzen dünyayı ve onun ihtimallerini benim irademe uyduramaz’ (Din Felsefesi seçme metinler _ din ve ahlak )





İnsan aklı yetkindir, gücü evren üzerinde tektir. İnsani irade tartışmasız sadece ‘ben’ e aittir. İnsan ne isterse onu yapar. Kişi istemezse ikna edilemez, seçimleri direk olarak kişiye aittir. Çok insani ve spesifik durumlarda yönlendirilme yapılabilir , yaşam hakkı elinden alınmakla tehdit ediliyorsa birey ki o noktada iradesini yitirmiş olacaktır. Kader insan iradesi önünde asla söz konusu değildir. İnsani iradem neyi elveriyorsa , irademle neyi yapmak istiyorsam onu yaparım. Hiç bir uyum hiç bir yönlendirim mümkün olmayacaktır. İradem buna asla izin vermez.




Tanrısız Ahlak

ÖZET

Din düzleminde asla rasyonellikten uzaklaşılmamalıdır. Din, aklın yüceliği noktasında çok küçük ve aciz kalacaktır. Ahlak, din olmadan da varlık sürdürebilir. Din manevi boyutta ki insani vicdanın duygusal uzamı olarak varlık sürdürmelidir. Diğer türlü din varlık gösterdiği her toplumu, her yeri ayrıştıracak ve uyuşturacaktır. Tanrı’nın yokluğu ahlaksızlığı doğurmayacağı gibi spesifik noktalarda büyük tanrı inancı ahlaksızlığa sebep olabilmektedir. Bunu engellemek için de her nokta da her şey ‘akıl’ düzlemin de varlık sürdürmelidir.



Anahtar Terimler

Ahlak,Tanrı,ateizm,din,inanç,akıl





KAYNAKÇA

1. Walter Sinnott-Armstrong(2012). Tanrısız Ahlak (çev. Atilla Tuygan) İstanbul:Ayrıntı Yayınları

2. Abdülbaki Güçlü-Erkan Uzun-Serkan Uzun-Ü.Hüsrev Yolsal (2003). Felsefe Sözlüğü. Ankara:Bilim ve Sanat yayınları

3. Michael Peterson-William Hasker-Bruce Reichenbach-David Basinger (2013). Din Felsefesi Seçme M

etinler-Din ve Ahlak. İstanbul:Küre Yayınları



4. www.vikipedi.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder